Çocuklarda Ayrılık Korkusu ve Kaygısı:
Bebek ve ebeveynler, bebeğin anne karnına düşmesinden itibaren bağ kurmaya başlarlar ve kurulan bu bağ, çocuğun ilerideki tüm yaşantısını etkilemektedir. İleride çocuğun evden; dolayısıyla ebeveynlerinden uzaklaşmaya karşı geliştirdiği direncin temelinde ise anne ve babayı kaybetme korkusu yatmaktadır. Her çocuk aynı olmadığı gibi, bu süreçte verdikleri tepkiler de aynı olmayacaktır. Çocukların verdikleri tepkilerin farklılaşmasında ise ebeveynlerin rolü büyüktür. Kendine güvenen, benlik saygısı yüksek, iletişim becerileri gelişmiş çocukların var olması, ebeveyn rolü sayesindedir. Çocuğuna güven duyan, destekleyici bir tutum sergileyen, fikirlerine ve duygularına kulak veren ailelerin çocuklarının; sosyal ortamlarda ve iletişim kurmaları gerektiğinde kendilerine daha çok güvenen, okula gitme ve adapte olma konusunda sorun yaşamayan, sınırlarını çizmeyi becerebilen ve ayrılık korkusunu daha az yaşayan çocuklar olmaları muhtemeldir. Diğer bir bakış açısıyla; çocuklarına karşı destekleyici tutum sergilemeyen, sürekli onun yerine kararlar veren, ihmalkar ve çocuğunun duygu ve düşünceleri konusunda daha ilgisiz olan ailelerin çocukları ise genellikle sosyal ortamlara adapte olma konusunda güçlük çeken, içe kapanık ve ebeveynleri tarafından terk edilme korkusunu daha fazla yaşayan çocuklar olmaları muhtemeldir.
Çocuk yetiştirirken ebeveynlerin başvurduğu davranış kalıpları da tıpkı çocukların davranış kalıpları gibi değişkenlik göstermektedir. Otoriter tutum sergileyen ebeveynler; gücü elinde tutmaya ve çocuğu baskılamaya eğilimliyken, izin verici tutum sergileyen ebeveynlerde bu durum tam tersidir ve bütün güç çocuğun elindedir. İdeal olarak görülen tutumlardan biri ise demokratik tutum türüdür ve aile ile çocuk arasında denge sağlanmış, hem çocuk hem de ebeveynler fikir beyan etme noktasında daha özgür hale gelerek güç ortak olarak paylaştırılmıştır. Çocuğun, ailenin ona çizdiği sınırlar ölçüsünde özgürce hareket edebilmesi ve çocuğa tanınan özgürlüğün makul sınırlar içinde olması da çok önemli bir noktadır. Kuralların açık ve net olması gerektiği gibi, kurallara uyulmadığı takdirde yaşanacak sonuçlar açıkça konuşulmalı, aile ve çocuk arasındaki saygı çerçevesi pekiştirilmelidir. Özellikle fiziksel şiddet, demokratik ailelerde kabul edilebilir bir tutum değildir.
Çocuklar bir problemle karşılaştıkları zaman, onları kendimize göre yönlendirmek bağımlılık geliştirmelerine neden olabilmektedir. Bu sebeple sorunun çözümünde onlara rehberlik etmek, yol gösterici olarak doğruyu kendilerinin bulmasını sağlamak; birey olmalarını ve yeni karşılaştıkları ortamlarda atacağı adımları daha güvenle atmalarını sağlayacaktır. Çocuğun, ebeveynlerine anlattığı sorunları dikkatlice dinlemek ise iletişim becerilerini artırarak hem ailelerine hem de çevrelerine karşı kendilerini ifade etme becerilerinin gelişimine katkı sağlayacaktır.
Çocuklarda kaybetme korkusunun ortaya çıktığı durumlar ve bu durumların belli başlı sebepleri bulunmaktadır. Örneğin çocuğun alıştığı ortamın dışında yeni bir ortama girmesi, okulunun değişmesi, yeni bir şehre taşınmak bu kapsamda değerlendirilmektedir. Çocuk, sonucun ne olacağını bilmediği için ve girdiği yeni çevrede destekleyici bir tutumla karşılaşıp karşılaşmayacağı konusunda fikir sahibi olmamasından dolayı kaygıya kapılmaktadır. Çocuğun inandığı doğrular ile yaptığı davranışlar arasında çelişki ortaya çıktığında da buna benzer bir kaygı durumu ortaya çıkmaktadır. Ebeveynlerinden ayrılırsa başına bir iş geleceğine ya da terk edileceğine dair inanç geliştiren çocuk, onlardan ayrı bir ortama girme faaliyetinde endişe ve korku hissedecektir. Eğer çocuğunuz, evden ya da bağlandığı ebeveynlerinden birinden ayrılmayı düşündüğü takdirde ya da bunu eyleme döktüğünde yoğun stres yaşıyorsa, ebeveynlerinin hastalanma, yaralanma veya vefat etme olasılığını sıkça düşünüyor ve düşündükçe endişeye kapılıyorsa, okula gitmeyi reddediyor ve isteksiz davranıyorsa, bağlandığı ebeveynlerinden ayrı uyuma konusunda endişeliyse veya ayrı uyuyamıyorsa, ayrılma ile ilgili kabuslar görüyor ve bu gibi durumlarda baş ağrısı, kusma, karın ağrısı gibi belirtiler gösteriyorsa ayrılma korkusu yaşıyor olma ihtimali yüksektir.
Çocuğunuzda gözlemlediğiniz bu gibi durumlar neticesinde psikologdan destek almak, 3-11 yaş aralığında ise ve ergenlik belirtileri ortaya çıkmadıysa oyun terapisinden faydalanmak ayrılık korkusunu atlatmasına yardımcı olacaktır. Çocukluk döneminde çözülmeyen bu problem, ileride panik bozukluk ve anksiyete gibi sorunlara yol açabilmektedir. Ebeveynlere düşen sorumluluklar ise, ayrılma korkusu yaşayan çocuğun kardeşleri varsa kurulan ilişkilerde ayrımcı bir tutum sergilememek ve bu noktada paylaşma duygusunu pekiştirmek, özellikle annenin pozitif bir yaklaşım içinde olması ve ebeveynlerde psikolojik rahatsızlıklar varsa tedavisine başlanarak çocukla olan iletişimini etkilememesi konusunda önlem alınması ve çocuğa kötü örnek olacak davranışlardan kaçınılarak baskılayıcı bir tutum sergilenmemesi olarak sıralanabilmektedir.
-----------------------------------------------------
RANDEVU VE DETAYLI BİLGİ İÇİN BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ
ADRES: FERIT PAŞA MAH. NIŞANTAŞ SOK. 18/A SELÇUKLU/KONYA
TEL: 0332 322 75 57 - 0544 943 42 00
-----------------------------------------------------
PSİKOLOG ABDULLAH DUYSAK